29 Kasım 2011 Salı

Say thanks to Ms. Z.

Today, thank god i could wake up early and had enough time to catch the bus. Tugan was not at the school of course. We could not be at the same  lesson on last two week. Anyway, after the school, i talked with Ms. Z.
She helped me about my some stupid problems. These were about the language english, of course. She gave me lots of advices about that. Now I am pretty sure (more) about getting this shit over. I will work the problems out. End of these mounts, there will be a strong man who speak english fluently, even great at the most difficult parts of this.
Well, i need a laptop right now. I didn't bring mine for buying it at US. So I will buy one. By the way,  if I decided to bother it, why don't i have a MacBook? Holy shit, wait for returning of the king!

28 Kasım 2011 Pazartesi

Potomac Nehri'nin Kiyisina Oturdum, Agladim

Dun gece salak gibi sabaha karsi yatmasaydim, tum gunum igrenc bir sekilde bosa gitmeyecekti. Neyse ki aksama dogru kalktim ve King Street'te buldum kendimi. Cadde yil basina cok guzel bir sekilde hazirlanmisti. Agaclar cadde boyunca isikli, tugla tugla yillarin binalari rengarenk, vitrinlerde sahte karlar, yilbasi agaclari. Her bir yanda yesil kirmizi beyaz isiklar... İnsanlar hos restoranlarda birseyler yiyip icmekte. Ozenerek baktigim cocuklu aileler ayri bir mutlulukla bu guzel gunleri gecirmekteler.
King Street'in sonunda tum kalabaligi, tum o isikli geceyi geride birakirsiniz. Karsinizda los isikta parildayan Potomac nehri, sessiz sedasiz gecen yelkenliler, oksuz bir iskele sizi bekler. Olabildigince genis gok yuzunde yakindaki havalimaninin yogun hava trafigine sahit olursunuz. Tam o noktadan baktiginizda Potomac size İstanbul bogazini hatirlatabilir. Tek fark yeryuzunun İstanbul'a gore cok daha basik olmasidir.
Nehri ve yanip sonen yildizlari izlerken İstanbul'u dusundum, ozledim o yasli ve asil sehri. Sasaali bogaz, paril paril su, bogaz koprusu, tum tarihi binalar, saraylar... Besiktasi ozledim, evimi, penceremden bogazi seyretmeyi ozledim. Ortakoy'u, Galatasay Universitesi'nin onunden her gecisimde olusan hislerimi, Bahcesehir'i ozledim!
Sonra cok daha guzel bir sey oldu. Kafamda simsekler cakti. Lan ben ne yapiyorum, Amerika'ya geldim, bir ay oldu olacak, hala Turklerle takiliyorum dedim kendi kendime. Karar verdim, konusmayi kestim. Zaten onumuzdeki 4 yil boyunca ayni adamlarla doya doya Turkce konusacaz. Hemen uzaklastim oradan. Nehrin kenarindaki oksuz parkin, oksuz bronz heykeline baktim uzulerek. Ne kadar da yanlizdi. Nehre sirtini donmus, oracikta bekliyordu yillarin heykeli. Ne alaka mi? Bilmem!
Sonra Target'a gittim, hemen bir roman aldim, okumaya basladim. -Game of Thrones
Aksam spor salonuna gittim. Bir haftadir ugramamistim oraya. Bu nasil mumkun olabilirdi? Benim hedeflerim vardi ve onlara ulasmam icin beni bekliyorlardi. Buradan super bir varlik olarak ayrilacaktim. Ve kendime soz verdim, boyle gitmeyecekti bu duzen.
Bu son pismanlik, bu son soz veristi kendime. Kisa vadeli planlarimi ve hedeflerimi ortaya koydum. Paraya kiydim, ihtiyacim olan- olmayan ne varsa, herseyi satin aldim.
Burdayim,hazirim, oyun baslasin.

27 Kasım 2011 Pazar

Günaydın Yeni Dünya!

Dünde tüm eskiyi ve rutini geride bıraktık. Tüm anılar dünde kaldı. Yepyeni bir güne uyandık. Kimimiz zinde, kimimiz yorgun. Bugün çok önemli değişimlerin başlangıcı olabilir. Bugün herşey çok daha farklı olabilir.
Bugün herşey aynı da kalabilir. Hayat yine aynı sıkıcılığıyla yer ömrümüzü, sararmış bir elma gibi. Hayat aynı sıkıcılığında aynı ritminde de gidebilir.

Göreceğiz. Yapmamız gereken yatağımızdan çıkmak ve büyük bir hızla, büyük bir coşkuyla ve hazla birşeyler yapmaktır. Birşeyler başarmaktır. Let's do that!